07 March 2011

Havadis-ül Phangan Postası : I

Havadis-ül Phangan Postası : I 
22 Ocak 2011

Dostlar, Romalılar!
Utanmazca toplu mektup yazan bu terbiyesiz arkadaşınızdan mail almak istemeyen varsa ya şimdi söylesin ya da sonsuza dek sussun. Cevatlarınızı bir tek bana atınız lütfen herkese topluca atmayınız. Bir de sizden ricam, bana posta adresinizi yazınız, söz vermiyorum ama inanın bir mektup, bir kart, olmadıi bir kontör göndermek istiyorum.

Yav arkadaş bir insan kendini bu kadar mı zora sokar, her şeyi bu kadar mı zor hale getirir nedir benim derdim anlamadım ki? Bangkok'a gel kamyon çarpmış gibi jetlek bi şekilde, sabah ille de o pansiyonda, şu odada kalıcam diye yer boşalana kadar sırtında çantayla manyak manyak dolaş uykusuz. 4 saat uyuyup sabah dörtte kalk tekrar uçağa bin Surat Thani, ordan feribotla ver elini Koh Phangan. Adadan ayrılmak üzere olan arkadaşı görmek için otur limanda bekle sonra da bütün ada dolmuş taşmış ve lanet full moon partisine üç gün kaldığı için bi düzgün oda bile kalmamış olsun. Dinlenmeden hemen ev aramaya başla, günde yedi saat motorla dolaş danalar gibi sora da tuvaletsiz ve ayakta duracak yeri bile pek olmayan bungalovuna dön, biraları çak yat, ertesi gün yeni baştan. Hesaplamadığın paradigmalar gelir götünü tırmalar. Ara ara ara, yok yok yok anasını satayım ama sonunda adadaki bütün evleri öğrendiğim için dedim en azından burda kalır emlakçı olurum, nedir yani. Velhasıl fullmoon parti oldu bitti, ben korkumdan kendimi odama kitledim. İnsancıkları kamyonetlere doldurup doldurup kendinden geçmeye Haad Rin plajına götürdüler, kızlar da Avrupalı ve çıplakçıplak ya sanırsın canlı domuz kamyonu. Ayıp söylemesi ama öle görünüyor ben ne yapayım. Neyse full moon nanesi bittikten sonra ortalık biraz daha sakinledi, zombiler bi iki gün daha titreyerek ortalıkta dolaştılar tabii. Bu sırada tam emlakçılar kraliçesi oluyordum ki zombilerden boşalan evler belirmeye başladı. Kafamdaki bütçeye uygun bir tane bile buldum acayip sakin bi yerde ama iş yapacağım diye hem merkeze yakın, hem düzgün mutfağı şuyu buyu adam gibi bi yer tutmaya karar verdim. Hani tatilde olsam her plajda uyurum ama iş konusu olunca böyle oldu ve babaannemi bile gönül rahatlığıyla çağırabileceğim bir ev oldu. Şubatın ortasında başlıyor yeni proje ve bi ay sürecek, o başlamadan da eve girmiş olacağım. Şimdilik bungalovumda takılmaya ve gündüzleri Cofee One'da kitabı çevirip diğer işleri yapmaya devam ediyorum. Elin internetiyle gerdeğe girilmiyor gerçi de One denen hatunun yeri nasıl sakin, kadın nasıl muhteşem kahve yapıyor, nasıl güler yüzlü. Zaten ilk geldiğimde oranın kapalı olduğunu görünce yıkılmıştım neyse ki geçiciymiş, tekrar açıldı.  Her sabah deli meyveler yoğurt ve müsliler kahvaltısından sonra oraya gidiyorum, One kedi ben takılıyoruz. Kedi kertenkeleyle oynuyor. Buranın güzide parti ve mesire yeri Ban Sabaii'de de güzel after partiler oluyor ama ben parti havasında değilim pek, öle erken yatıp erken kalkıyorum, meyveler güzel, çiçekler güzel, hava güzel, yemekler inanılmaz, motorum güzel mutluyum yani. Sabah yogası, duş sonra iş. Fakat niyeyse başta bi süre her şeyi kendime eziyet haline getirmek istemişim. Dolunay bitti ben bir rahatladım ki inanılmaz. Bu geçen dolunayın adı Wolf Moon imiş meğer, neyse geçti gitti. Ondan önce ya herhalde ben yapamıycam, işimi kaybedicem, döniyim olmadı falan diyodum. Sonra dedim saçmalama, o kadar yırtındın gelmek için nereye dönüyosun? İşte burada çoluğumun çocuğumun rızkını ev kirasına falan vericem ayda 12000 baht, boru değil.  Ama allah rızkını verir diyorum. 

İşte dolunay bitince ben sihirli bi şekilde gevşedim. Stressiz bir hayat yaşamak için bu kadar stres yapan az insan olmuştur. Biraz daha devam etsem Koh Phangan'da stresten ölen ilk insan ben olacaktım herhalde ama herkes geberene kadar eğlenirken sürüm sürüm sürünmeyi başardım, eh o da benim meziyetim, kıymetli bir dostumun  dediği gibi “herkes yapamaz”. Günde yedi saat ev ararken üstünüze afiyet azcık üşütmüşüm, şimdi bir çorba içtim ki cennetten mi geldi o çorba acaba?  Hâlâ anlayamadığım şeylerden biri de Alman ve Hollandalıların neden bu kadar bağırdığı ama evrenin çözülmemiş daha pek çok sırrı var zaten.

Çok sevgiler selamlar,
Sona


1 comment:

yaban said...

Koh Phangan'in stresten olen ilk insani,, hah haay cok guldum, cok hossun, bir tanesin..
*
Amerikalilar da bagira cagira konusuyor, bence kendine asiri guvenden ileri geliyor bu,, Cekler de bagira cagira konusan Amerikalilar ve Batililardan hazzetmezmis hic, onlarinki de komunist donemin baskici rejiminden ileri geliyor,, Biz de batili degil dogulu oldugumuz icin kendi aramizda bagira cagira, yabanci yaninda kisik sesle konusuruz, oyle gibi geliyor bana,, doguluyuz yani, pek batili degiliz, ozguvenimiz pek yuksek degildir, bir de karsimizdakinin gozunun icine icine bakamayiz konusurken, halbuki bir hollandali icin karsindaki kisi seninle konusurken gozlerini kacirirsa bu guvenilmez oldugu manasina geliyor, ama dogu kuluturunde de bir cesit gozdagi vermek gibi, tehdit gibi,, hayvanlarin da gozunun icine bakarsin, eger senin tehdit oldugunu dusunurse ya saldirir ya da gozunu kacirir, gozunu kaciriyorsa zaten sahip'sindir.. oyle birseyler..